• MyPassion
DEPBOYLU,''AYDINLILAR SİZİ AFFETSE DE TARİH AFFETMEZ''
26/10/2017 15:34

MHP Aydın Milletvekili Deniz Depboylu, Aydın’da jeotermal enerji santrallerinden kaynaklanan sorunları TBMM kürsüsüne taşıdı. Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada konuyla ilgili acilen araştırma komisyonu kurulmasını isteyen Depboylu, “Aydınlılara bu kötülüğü yapamazsınız. Bu kadarına herhâlde artık yüreğiniz yetmez” dedi.

“Bugün size, daha önceden de birçok kez gündeme getirdik ama Aydın'ın sorunlarından bahsetmek istiyorum ki özellikle en büyük sıkıntımız olan jeotermal tesislerinin Aydın'da yarattığı sorunlarla ilgili ve incirimize verdiği zararla ilgili konuşmak istiyorum” diye sözlerine başlayan Depboylu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Değerli milletvekilleri, Aydın'da hava kirliliği, su kirliliğinden sonra en önemli ikinci çevre kirliliği ve maalesef, Aydın, 2014 yılında yapılan ölçümlerde Türkiye'nin en kirli havasına sahip 8'inci il olmuş durumda. Özellikle yaz döneminde kükürtdioksit ortalamasının en fazla olduğu iki ilden birisidir Aydın, diğeri de Bursa'dır.

Peki, neden yaz aylarında kükürtdioksit bu kadar yüksek çıkıyor? Tabii ki bunun en büyük sebebinin jeotermal santrallerinin havaya bıraktığı buharlardan kaynaklanmış olduğu da malumunuzdur.

2015 yılında Adnan Menderes Üniversitesi Jeotermal Enerji Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından yapılan yayında, Aydın bölgesindeki jeotermal gazlardaki hidrojen sülfürün bin ila 2 bin ppm arasında olduğu tespit edilmiş ve raporla sunulmuştur.

Hidrojen sülfür havadan ağır olduğu için atmosferde uçup gitmez, kırk iki gün havada asılı kalır, salındığı bacadan 26 kilometrelik bir mesafeye ulaşır ve sonra yeryüzüne çöker. İnsanı etkilemeye başladığı en düşük doz 2 ppm'dir, kokunun hissedilmeye başladığı dozsa 30 ppm'dir. Yani Aydın'da şu anda hissedilen bu kokuyla birlikte ne kadar gaza maruz kaldıkları ve aynı zamanda sağlıklarının nasıl etkilendiği ortadadır.

Aydın'da şu anda üretimde olan jeotermal santrallerin tümü havaya 1 kömürlü santral kadar karbondioksit, 3 kömürlü santral kadar kükürt dioksit, 1 kömürlü santral kadar nitrojen dioksit salınımı yapmaktadır. Aydın jeotermal kapasitesinin tümü kullanılmaya başlayınca Aydın havasına salınan tüm bu gaz emisyonlarının her biri 5 ila 25 kat artacaktır. Aydın'da jeotermal santrallerin saldığı bor ve kükürt dioksitin incire olan etkisi üzerine yapılan araştırmalar da laboratuvar incelemelerinde maalesef tasdiklenmiştir.”

“ÇED RAPORU BİLE ARANMIYOR”

Aydın’daki 23 jeotermal santralden sadece 13’ünün ÇED raporu aldığını belirten MHP Aydın Milletvekili Deniz Depboylu, sözlerine şöyle devam etti:

“Biliyorsunuz, bir yönetmelik var, ÇED raporu aranıyor Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği'ne göre. Maalesef, bu rapor, özellikle 5 megavat altında enerji üreten sanayi tesisleri için kullanılmıyor. Yani dolayısıyla Aydın'da bulunan jeotermal tesislerin belli bir kısmında ÇED raporu da aranmış değil. Şu anda Aydın'da 23 tane jeotermal santral var ve bu 23 jeotermal santralin sadece 13'ü ÇED raporu almış -bunları ben daha önceden de ifade ettim- 10 tanesinde ÇED raporu aranmamış. Peki, bu ÇED raporu neden önemli? Özellikle bulunduğu bölgenin havasına, toprağına, suyuna, insanına, bitkisine zarar vermemesi için ve yine kurulacağı alanın özellikleri açısından, kurulacak olan tesisin ne kadar etki edeceğinin belirlenmesi açısından ve de denetlenmesi açısından çok önemli bir rapor.

“35 JEOTERMAL TESİSİN 23’Ü AYDINDA”

Türkiye'de bugün devrede olan 35 adet jeotermal tesis var, 23 tanesi Aydın'da. Türkiye'de yapımı devam eden toplam 4 tane jeotermal tesis var, 1 tanesi Aydın'da. Türkiye'de üretim lisansı alan 6 tane daha jeotermal tesis var, bunun 2'si Aydın'da. Yine Türkiye'de ön lisans alan toplam 19 tane jeotermal tesis var, bunların 4 tanesi Aydın'da. Yine Türkiye genelinde yapılması planlanan 7 adet jeotermal santral tesisi var, bunun 3 tanesi gene Aydın'da. Yani bütün bunlar bittiğinde Aydın'da toplam 33 tane jeotermal tesis olacak. Burada dikkatimi çekiyor -Manisalı milletvekillerimiz de buradadır- bunların 19 tanesi de Manisa'da planlanıyor, bitecek. Nihayetinde şunu da üzülerek belirtmek isterim ki Aydın'da jeotermal tesislerin yakınında olan köylerde, tarım alanlarında üzüm maalesef büyük zarar gördü, bitti denilecek düzeye geldi. Manisalı milletvekili arkadaşlarımız da bu konuda ne düşünecek, neler planlayacak? Aydın Milletvekili olarak onları da biraz daha konuya dikkat etmeleri için araştırmaya davet ediyorum.

“ANTİK KENTLERİN İÇİNDE DAHİ JEOTERMAL KUYULARI AÇILDI”

Bakın, ÇED raporu gerçekten çok önemli. Bu jeotermal santrallerin… Biz enerji üretimine karşı değiliz, enerji üretimine ihtiyacımız var ancak enerji üretiminin planlanması aşamasında titizlikle davranılması gerekiyor ve nihayetinde yapılan tüm santrallerin de çok iyi denetlenmesi gerekiyor. Temiz olan yenilenebilir enerji bizim için de çok önemli. Ama biz biliyoruz ki bugüne kadar yapılan tesislerde Adnan Menderes Üniversitesi kampüsünün dibine, İmamköy Sağlık Ocağının yanına, Büyük Menderes'e 20 metre uzaklığa, yerleşim alanlarının içine, birinci sınıf tarım arazilerine, hatta sit alanı kabul edilen Magnesia Antik Kenti'nin sınırlarının içerisine jeotermal tesisler için kuyular açıldı. ÇED raporu aranmayınca ortaya çıkan durum ortada.”

“SUYA VE TOPRAĞA ZARAR VEREN TESİSLER VAR”

Peki, bu jeotermal tesisler acaba etik ilkelerle mi çalışıyor? O zaman burada olan arkadaşlarım bunu belki hatırlarsınız, bu bir jeotermal tesisinin açılan kuyusu. Peki, bunlar ne yapıyorlar? Bunların içinde etik çalışan da vardır ama gördüğünüz gibi, atıklarını doğaya bırakan, aynı zamanda da hem bitkilere hem toprağa hem suya zarar veren jeotermal tesis kuyuları da mevcut. Buna bilim adamlarının neler dediğinden, yapılan araştırmalardan biraz bahsettik ama bir konuda daha size bilgi vermek istiyorum.

2016-2017 Üretim Sezonu Ege Bölgesi Kuru İncir Rekoltesi Tahmin Heyeti Raporu hazırlanmış. Bu heyetin içerisinde İzmir Ticaret Borsası var, Aydın Ticaret Borsası var, hem İzmir'in hem Aydın'ın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı il müdürlükleri var, yine incir araştırma enstitüleri var, ziraat odaları var. 13'üncü maddede ne demişler biliyor musunuz: ‘Jeotermal enerji üretimine yönelik kuyu açma ve üretim tesisiyle bağlantı borularının yaygınlaşmaya ve kırtaban alanlar ağırlıklı olmak üzere dağlık alanlara doğru yayılmaya başladığı görülmüştür. Buna bağlı olarak rekolte tespit çalışmaları sırasında özellikle kuyuların yaygın olduğu bölgelerle birlikte uzak mesafelerde dahi jeotermale özgü koku yoğun olarak hissedilmiştir. Bunlarla ilişkili olarak tarımsal faaliyetlerin olumsuz etkilenmesi toz ve çevresel atıkların ürün kalitesini olumsuz etkilediği örneklere rastlanmıştır.’ Bakın, burada tarım il müdürlüğünün imzası da var. Aynı konu 2017 üretim sezonuyla ilgili raporun 6'ncı maddesinde tekrar dile getirilmiş.”

“SANTRALLERİN OLDUĞU BÖLGELERDE İNCİRİN KALİTESİ DÜŞTÜ”

Depboylu, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

“İncirimiz çok değerli. Şöyle söyleyeyim size: Dünyanın en iyi incirini üretiyoruz, rekoltede çok büyük bir sıkıntımız yok ama artan incir fiyatlarını da görmüşsünüzdür. Sebebini söyleyeyim, kalitede, özellikle bu jeotermal santrallerin olduğu bölgelerdeki kalitede ciddi bir düşme var. İncir için ideal yükseklik 600 ila 800 metre civarındadır. Dağ köylerimizde herhangi bir sıkıntı yaşamıyoruz. İhracata yetişebilmek mümkün değil. 2002'de ihracat yapan 6 şirket vardı, 2017'de 108'e ulaştı. Biz diyoruz ki incir ağaçlarının dikimi… Boş, makilik araziler var. Orman ve Su İşleri ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlıklarının projeleri var fıstık ağaçlarıyla ilgili olarak; çok güzel ilerledi ve çok güzel sonuç verdi. İncir ekelim boş maki alanlara, köylülerimize verelim, hem onlar kazansın, baksın hem Türkiye kazansın.

Ayrıca, enerji, evet, önemli ama şunu da hatırlatmak istiyorum sayın milletvekilleri; bir Kızılderili atasözü var, diyor ki: ‘Son ağaç kesildiğinde, son nehir zehirlendiğinde, son balık öldüğünde paranın yenilebilir bir şey olmadığını öğreneceksiniz.’ ‘Havamızı, toprağımızı, suyumuzu kirletmelerini istemiyoruz. Havamız, suyumuz, toprağımız kirleniyor diye hastalanıyoruz, nefes alamıyoruz, kokudan perişan oluyoruz’ diyen Aydınlılara gözünüzü yumar, kulağınızı tıkarsanız bu sizin sorumluluk bilincinize uymayacak diye düşünüyorum.

Başından beri söylüyorum, temiz enerjiye biz karşı değiliz. Bu santrallerin açılmasında ÇED raporu aranmasını istiyoruz. Yine ÇED raporu arandıktan sonra sıkı denetlemeye girmesini istiyoruz. Yerleşim birimlerine yakın olmamasını istiyoruz. Nehirlerimize yakın olmamasını istiyoruz. Toprağımızı, havamızı, suyumuzu kirletmesin istiyoruz. Bugün Nazilli'ye, Aydın'a gelin, Nazilli'de yeni bir kuyu evlerin dibine açılıyor, daha yeni, haberlere bakarsanız göreceksiniz ve Aydın'a gittiğinizde sizi karşılayan o yasemin, limon çiçeği, portakal çiçeği kokuları yerine, şimdi çürük yumurta kokularıyla karşılaşacaksınız. Bunu da Aydınlılara yapamazsınız diyorum yani bu kadarına herhâlde artık yüreğiniz yetmez. Bizim bir araştırma önergemiz bekliyor hâlihazırda. Adalet ve Kalkınma Partisi Aydın milletvekili arkadaşlarımızın aynı görüşte olduğunu biliyorum ve hatta Sayın Mehmet Erdem'in bu konuyla ilgili ek olarak araştırma önergesi verdiğini de biliyorum. E madem öyle, bütün gruplar da aynı görüşteyse hepimiz getirelim grup önerilerimizi, bir araştırma komisyonu kuralım diyorum.”  

Şerif AKARÇEŞME - serifakarcesme@hotmail.com


Facebook'ta Paylaş